Eski Ankara Karlar Altında
Eski Ankara Karlar Altında
Muhtemeldir ki, 1950 Yılının Aralık Ayına ait “ Coğrafya Dünyası” adlı aylık mecmuayı sırf bu Ankara fotoğrafı için almış ve saklamış olmalıyım.
Gerçi haksızlığa gerek yok, mecmuanın içinde yer alan diğer yazıların yanında, özellikle Hasankeyf’e ait bir yazı var ki, şimdiye değin okuduğum en güzel Hasankeyf yazısıdır.Bu dört sayfalık yazıyı ilerde sizlerle paylaşınca, hak vereceksiniz. Üstelik müstear isimle birkaç kez Hasankeyf üzerine bir şeyler yazmış olmama rağmen, bu yazıyı okumadan bir şeyler karalamış olmamı affetmek mümkün değil.
Eski Ankara Karlar Altında: Bu fotoğraf, mecmuanın dış arka kapak üzerinde yer almaktadır. Ne yazık ki zamanın baskı ve renk tercihleri doğrultusunda mavi renk zeminli olarak basılıp, kullanılmış. Fotoğrafın çekildiği yer olduğunu öngördüğümüz evin çatısı ve bu çatı üzerinden sarkan buz sarkıtlar, neredeyse karenin yarısını oluşturuyor.Tahmin etmek mümkün ki, bu sarkıtların bir çoğunun boyu 1metrenin üzerinde.
Sonra, fotoğrafın altında ve sözkonusu evin bitim hizasında kasketli bir Ankaralıyı görmekteyiz. Sanki yüzü, fotoğrafı çeken insana doğru dönükmüş gibi. O, bir iniş yolu güzergahında ve kısmen oyuk bir yolun içinde ilerlemekte. Ayarlanmış bir enstantane izlemini vermiyor, adeta kareye son dakikada girmiş gibi.
Yerler karlar ile örtülü. Her taraf bembeyaz ve kalın bir örtüyle kaplı.
Fotoğrafın ortasında ise damları, çatıları kalın bir kar tabakasıyla kaplanmış evler var. Üste üste binmiş, adeta legolardan oluşmuş evler. Çoğu aynı tip ve yükseklikleri de göreceli olarak eşitmiş gibi. Zamanın teknolojisine yenik düşmüş bu karede evleri değil ama belki çatı ve damları saymak mümkün olabiliyor. Yaklaşık 40’tan fazla Ankara evi. Bu soğukta, bu ayazda birbirine yaslanmış, birbirine dayanmış 40’tan fazla Ankara evi. Resme dahil olmuş ve karlar üzerinde kısmi parlaklıklar yaratmış olan güneş ışığı, insanlara bir umut oluştururken, bizlere de farklı bilgiler vermiş durumda. Anlaşılıyor ki,bu evler, yüzünü Güney’e dönmüş bir cephe içinde yer alıyorlar. Zaten bunun dışında, bu fotoğrafın şu semte, şu sokağa, şu tepeye ait olduğunu söyleyecek başka bir bilgi de elimizde yoktur. Güneye yönelmiş bu cephe ve fotoğrafın çekildiği ev ile resmin ortasında kümelenmiş evler arasındaki tepeli, düz olmayan, iskansız arazi, bize başka kolaylıklar sunmaktadır.
Muhtemeldir ki bu yer, ya bugün Altındağ diye adlandırdığımız semttir, ya da Kale’nin güneye bakan etekleridir. Cebeci olabilir mi?
Tahminimizi kolaylaştıran diğer bilgi ise, fotoğrafın altında yazan ibaredir: “ Eski Ankara Karlar Altında”.
Yılın 1950 olduğunu ve resmin de bu yıllara ait olduğunu yeniden belirterek, “ Eski Ankara” deyimin neyi kastettiğine dair bir şeyler söylemeliyim.
Eski Ankara, zaten var olan Ankara idi. Ankara’da orasıydı. Ufacık bir Anadolu Kenti. Kalesiyle ünlü, eşkiyalarıyla anılan, çorak, bakımsız bir Ankara. Yabancıların ise, ancak ticaret için uğradıkları, soft siparişi verdikleri ya da siparişlerini alıp gittikleri bir Ankara. Küçücük bakımsız evler, geçilmesi zor veya imkansız sokaklar ve geçitler. İşte Ankara buydu.
Sonra, Milli Mücadele Yılları ve Cumhuriyetin başkenti olunca, değişiveren bir Ankara resmi karşımıza çıktı. Büyüyen ve daha da büyümeye hevesli olan kentin, sokakları ve yerleşim alanları boy boy kendini gösterdi. Yeni bir şehir oluştu. Kentin güneyine doğru gelişen bu yeni şehir, geride “Eski Ankara”yı bıraktı.
Kim, hangi tarihte bu söylemi ilk kez dile getirmiştir bilinmez ama, elimizdeki mecmua bunun 1950 yılından önce olduğunu vurgulamaktadır.
Tahminde bulunmak zor değildir, ancak “ Eski Ankara” söylemi, yalnızca bir şehircilik ifadesi olarak ortaya atılmış olmamalıdır. Biraz, sosyolojik, biraz tarihi, biraz ticari, biraz kültürel detaylar ve ögeler içermektedir.
Tabii bilinmeli ki, “eski” nin olduğu yerde, “yeni”sinden bahsetmemek mümkün değildir.Bu yeni kavramı da, aynı eski kavramında olduğu gibi, farklı sosyolojik, tarihi, ticari, kültürel boyutlar taşımaktadır. Ayrıca gelişen, büyüyen, ilerleyen bir başka bir kavramdan güç alarak, farklılığını sürdürmektedir.O’na Genç Cumhuriyet’in Başkenti denilmektedir.
Bugün, fotoğrafa geri dönüp baktığımızda, çok şiddetli bir kış yaşadığımız Ankara’da aynı kareleri çekebileceğimiz bir değil, binlerce yer bulabiliriz. Hem soğuktan hem yoksulluktan birbirine dayanmış, birbirine yaslanmış binlerce küçük ev görebiliriz.
Ne var ki, şimdi “Eski Ankara” sözü ortadan kalkmış, artık kullanılmaz olmuştur. “ Yeni Ankara” da yoktur bugün. Bir Ankara vardır ki; eskiyle yeni birbirine karışmış, “Eski” de yeniler yaşanırken, “Yeni” de eskiler yaşanır olmuştur.
Acıdır ama eskisiyle , yenisiyle Ankara, şimdi “Ankara” olmuştur.
Bugün de O Ankara, karlar altındadır!
Comments